Önce biz bu sıkıntıların bizim yüzümüzden olduğunu anlayıp, Allah’a teslim olup Allah’a doğru bir yol tutacağız. İnsan için iki seçenek var. Ya “la ilahe illallah” gemisine biner okyanusta bile olsa duru ve dalgasız denizde huzurlu, mutlu bir yolculuk yapar ya da nefis gemisine biner; kelime-i tevhit idrakinden uzaklaştıkça dalgaların da şiddeti artar, geminin kontrolünü elinde tutmak istedikçe yorulur. Azgın dalgalar arasında bir o yana bir bu yana savrulur, ıslanır, üşür, yavaş yavaş gemisi de eskimeye başlar, yıpranır; artık gemiyi de kontrol edemez hale gelir. Ama aklına bir “la ilahe illallah’’ demek gelmez. Allah’a teslim olmak gelmez. Bazen o da gelir, teslim olur, işler düzelir.
İşler düzelince tekrar unutur; yine “nefis ve ben’’ ona işleri kendisinin düzelttiğine inandırır, tekrar dalgalarla boğuşmaya başlar.Filmin sonunda da büyük bir dalga gelir, gemiyi batırır ve film biter. Salonun ışıkları açılır, gerçeği görür ama ne çare. Film kötü bir sonla bitmiştir, artık mühlet de verilmez. Cehennem gibi bir hayat yaşamıştır, cehennemde gibi ölmüştür. Kitabının hangi taraftan verileceğini de bilir, nereye gideceğini de…
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!