İnsan, iradesini Allah’tan yana kullanabilirse ve de olması gerektiği gibi bir kul olabilirse “muhsinlerden’’ olup sekine limanına girer. Sekine limanındaki huzuru gören muhsinler, dalgaların içinde bulunanlara “Limana kaçın, kurtulun!’’ diye seslenmek isterler ama maalesef hava fırtınalıdır. Limanın dışındakilere, dalgalarla boğuşmakta oldukları için, seslerini duyuramazlar. Kurtulanlar genellikle limana en yakın olanlardır. Diğerleri bütün dikkatlerini dalgalarla boğuşmaya vermiştir. Bir an dalgalarla boğuşmayı bırakıp “Acaba bu dalgaların olmadığı bir liman var mıdır?” diye düşünemezler. Çünkü dalgalarla boğuşmayı bırakırlarsa gemilerinin batacağını sanırlar. Ufak dalgalardan kurtuldukça “Bak ben ne kadar güzel dümen tuttum, bu dalgayı da atlattım.” diye övünürler. Hep dalgalarla boğuşmaya odaklanırlar. Nefis ve ben gemisi “La ilahe illallah’’ limanından uzaklaştıkça dalgaların da boyu ve şiddeti artar. İçindeki de daha da fazla dalgalarla boğuşmaya odaklanır. Artık onun hayatı öyle hale gelir ki
hayatında fırtınalar eksik olmaz. Fırtınalarla yaşamaktan başka bir işi yoktur artık. Fırtınalar arttıkça hiçbir şeyi kontrol edemez hâle gelir, yıkılır, depresyona girer ve artık buradan da çıkamaz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!